Çevrenin Duygu ve Düşüncelere Etkisi

Kişilerin davranışlarında, düşünce ve hislerinde, çevrenin ve diğer insanların etkisi çok fazladır. Çoğunlukla bu etkinin farkında olmasak bile küçük detaylar düşüncelerimizi, hislerimizi ve davranışlarımızı yönlendirebiliyor. İnsanlar, oluşturdukları rezonans alanı ile derinliklerinden dışarıya bilgiler gönderir ve bu doğrultuda olan şeyleri yaşamlarına çekerler. Veya birinin yarattığı rezonans alanına giren insanlar, o kişinin duygularından ve hareketlerinden etkiyle onun gibi davranmaya başlarlar.

Çok iyi hissettiğimiz bir günde, hayata son derece pozitif baktığımız, olayları büyütmediğimiz bir günde etkileşimde olduğumuz bir kişinin öfkelendiği bir olayı şiddetli kelimelerle bize anlatmasıyla o kişinin rezonans alanına girer ve birden bire biz de öfkeleniriz. Ancak bu durum, yalnızca karşımızdaki kişinin öfkesi ve enerjisi ile ilgili değildir. Kendi derinliklerimizde sahip olmadığımız hiçbir titreşimin etkisine girmeyiz. Öfke rezonansına girdiysek, derinliklerde öfke titreşimimiz vardır demektir.

Vakit Geçirdiğiniz Kişiler Nasıl Biri Olduğunuzu Etkiler

Buna çoğunlukla inanmayabiliriz fakat böyle bir gerçek var. Girişimci ve yazar Jim Rohn “En çok vakit geçirdiğiniz 5 kişinin ortalamasına sahipsiniz” der. Şöyle bir bakalım gün içinde en çok kiminle birlikteyiz, nasıl ortamlarda daha sık zaman geçiriyoruz? Çevremizde sürekli negatif olan, hayata bakışı olumsuz, konuşmaları olumsuz kişiler varsa gün içerisinde onlarla geçirdiğimiz vakit içerisinde o negatiflik bize de bulaşır. İster istemez daha negatif düşünmeye başlarız ve genellikle bunu fark etmeyiz.

Çevremizde vakit geçirdiğimiz kişiler vizyon sahibi, donanımlı, sürekli okuyan ve kendini geliştiren, pozitif bakış açısı olan kişilerse bu bizi mutlaka olumlu etkiler. Aksine kişiler eğitimsiz, kaba, negatif kişilerse giderek onlara benzemeye onlar gibi davranmaya başlarız.  Çünkü herkesin bir enerji alanı vardır ve enerjiler bulaşıcıdır.

Çevrenizde olumlu, neşeli, destekleyici, saygı duymasını bilen kişilere yer verin. Negatiflikleriyle, kabalıklarıyla sizleri kıran insanlardan uzaklaşın. Onları kaybetmekten korkmayın. Ya onları kaybedeceksiniz ya da içinizde pozitifliği kaybedeceksiniz. Seçiminizi kendinizden yana kullanın.

Kendinizi geliştirmeye, hayata karşı güzel bir bakış açısı yakalamaya çalışırken, negatif ve mutsuz insanların, sizin birer birer ördüğünüz tuğlaları bir cümleyle yıkmalarına izin vermemelisiniz. Bu tür insanlar sizi her geçen gün dibe çekmekten, motivasyonunuzu bozmaktan başka bir şey yapmazlar.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Selam, ben Yalçın. Aksaray Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunuyum. Şu anda GetirBüyük deposunda Vardiya Amiri olarak çalışmaktayım.

İlgili Yazılar

4 yorum

tesekurler

Yanıtla

Herkes bloglar öldü demeye başladı. Blog yazma, bir anlamı yok diyorlar. Ancak, ben blog yazmaktan zevk alıyorum. Elbette okunmasını da istiyorum. Günde 20 kişi yerine günde 2000 kişi okusun isterim. Ama olmuyorsa ne yapmalıyım? çevreyi mi değiştirmeliyim? Onlardan etkilenmemek için ne yapmalıyım? Blog yazarları ile mi iletişime geçmeliyim?

Yanıtla

10 yıl öncede aynı şey söyleniyordu şimdide aynı şey söyleniyor. Bloglar öldü, blog ne ki ya diyenler. Kim bunlar, bloglar hakkında ne kadar bilgiye sahipler! Bence hiç. Bakın bloglar ölmez. Bloglar hiç bir zaman ölmez. (Örn: 11 yıldır bu blog ayakta) Yeni veya eski çünkü bir birikim kaynağı mevcut. Güncel olmasa bile içerik paylaşılmasa bile blogların yeri çok ayrıdır. 2 bin kişi çok büyük ve saçma bir rakam. 20 kişi okusun ama tam okusun. 2 bin kişi yerine 20 sağlam okuyucuyu tercih ederim.

Tabii ki de çevrenin önemi çok büyük hele ki bu internet ortamı ise. Aslında önünüzde milyon milyarlarca çevre var. Bunu araştırıp iyi kullanırsanız 2 bin değil 20 milyon insana bile ulaşabilirsiniz. Gerek sanal ortam da veya gerçek hayatta. Bunu yükseltebilecek olan sizsiniz.

Yanıtla

tesekurler hocam

Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir