- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Merhaba arkadaşlar uzun süredir kişisel yazı girmiyordum, bekletiyordum. Bilenler bilir kısa bir süre önce vlog çekmiştim. (İzlemek isteyenler youtube hesabımdan izleyebilirler. Biraz kötü ama idare eder.)
Ramazan bayramı’nın 2.ci günü ailecek Ankara’ya memlekete gittik. Ankara’ya ilk gün Kazan / Kışla Köyüne teyzeme gittik. Orada bir gün yatıya kaldıktan sonra 2.ci gün sabah erkenden kahvaltıyı yapıp Ayaş yoluna doğru çıktık. Ulupınar (Malal) köyümüze gittik. İlk önce dedem ve babaannemin mezarlarını ziyaret ettik. Çünkü uzun zamandır gidemiyorduk, kısmet o güne nasip oldu. Sonra amcamın evine geçtik. Bir gece de orada yatacaktık. Kuzenim çay börek falan getirdi. Baya sohbet koyuydu. Sonra alışveriş için Ayaş merkeze indik. Akşam yemeği yedikten sonra köy odasının önüne doğru çıktık çoğu köylüyü sadece babam tanıdığı için ben pek bilmem açıkçası. Babamgil o sıra köylü ahalisiyle bayramlaşırken biz kuzenimle köy odasında amcalarla okey oynadık :). Gün içinde baya yorulmuştum onun için erken yattım. Sabah kahvaltıyı yaptıktan sonra yola çıkmadan tekrardan dedem ve babaannemin mezarlarını ziyaret ettik.
Sonrasında Ayaş merkeze inip Beypazar kurusu, çömlek, bazmala falan aldıktan sonra Gökler köyüne doğru yola çıktık. İlk önce çok sevdiğim rahmetli halamın mezarını ziyaret ettik. Tabii kendimi tutamayıp ağladım. Cuma namazını kılınca akrabalarla bayramlaştıktan sonra eniştem gilin evine geldik ama yoktu. Sincan’a doğru yola çıktığımızda enişte tekrar aradı ve köye dönmemizi söyledi. Tabii bahçeli ev olunca ben fazla oturmadım direk mevye ağaçlarına daldım. O sırada kuzenim geldi ve semaver yaktı güzel bir köy çayı içtik. “Kuzenim biraz işim var bitsin eve gideriz dedi”. Bizde abimle yardım edelim dedik. El arabalarını aldık aşağı araziye indik. Meğersem yol kenarlarına döşenen kaldırım bordür taşlarını yukarıya çıkartacakmışız. El arabalarına ikişer ikişer koyup çıkartmaya başladık. İlk seferde hemen soluk soluğa kalmıştık. Çünkü taşın bir tanesi neredeyse 50-60 kiloydu, ikişer yüklediğimizde 100 kiloyu geçiyordu. Eee birde bunu yukarı çıkarana kadar yük oldu sana 200-300 kilo. Allah’tan taş azdı da 3 kişi yarım saatte bitirdik. Ama kan ter içinde kalmıştık, nefesimiz yerine gelmemişti hâlâ.
İşi bitirdikten sonra Sincan’a doğru yola çıktık. Bir akraba ziyareti daha yaptıktan sonra eve geçtik. Evde kuzenimin kayın babası ve kayın validesi de vardı. Onlar yemeği yedikten sonra kalktı. Bizde balkona geçtik. Yeğenime sözüm vardı. 1000 snap’i onunla çekip atacaktım. Sonunca çekip atmıştım. Sırf söz verdim diye 2 hafta boyunca snap atmamıştım :). Herkes yatmaya hazırlanırken ben bilgisayar başına geçmiştim. Malum köyde internet yoktu, hazır internet bulmuşken sosyal medya hesaplarıma, maillere bir bakayım dedim.
Sabah erkenden kahvaltıyı yaptıktan sonra Dikmen’e amcama gittik. Uzun zamandır görüşemiyorduk. Orada bir kaç saat oturduktan sonra öğle namazı için Hacı Bayram-ı Veli camisine gittik. Sonrasında Etlik / Keçiören’e kuzenime doğru giderken aynı yol üstünde bir diğer kuzenime uğradık. Daha doğrusu ayak üstü konuştuk. Sonrasında kuzenimgile geçtik. Orada 1 saat oturduktan sonra tekrardan Kazan / Kışla Köyüne teyzemgile gittik. Kuzenim ve eşi Ümre’ye gitmişti. Hem hayırlı olsuna gelmiştik.
Son gün kahvaltıyı yaptıktan sonra Sincan / Yenikent’de son akraba ziyaretini yaptıktan sonra Aksaray’a doğru yolumuzu aldık. Tabii her zaman olduğu gibi yine üzülmüştüm. Ankara’dan, sevdiğim insanlardan ayrıldığım için. Aksaray’a dönüşte 10-15 dakika Tuz Gölüne girmiştik. O kadar yol gitmişiz bari birde buraya girelim dedik.
Bu serüvende bu kadar, biraz fazla oldu ama umarım okurken sıkılmazsınız. Aslında bunu böyle yazmak yerine vlog çekecektim ama telefonum kötü olduğu için çekmek istemedim.